17 Eyl 2016

İçimizdeki ben

   Herkese kocaman bir merhaba! Keyifleriniz nasıl? Eylül ayınız nasıl geçiyor? Umarım çok güzel bir eylül ayı ve çok güzel bir bayram geçirmişsinizdir ve mutlusunuzdur.

   Size çok güzel bir haberle geldim.Bundan önceki yazımda çok değer verdiğim birini istemeden kırdığımdan bahsetmiştim ve benimle konuşmadığından. Onunla barıştık ve o kadar mutluyum ki! Eğer bir şeyi gerçekten istiyorsanız sakın adım atmaktan korkmayın, insanları dinlemeyin. Çünkü bu sizin hayatınız! :)

   Bugünkü yazımı yine fasulye ayıklarken düşündüm. Fasulye ayıklamak bende nasıl bir etki yaratıyorsa artık düşünceler dünyasına doğru adım atıyorum. Hazırsanız yazıma başlıyorum.

   Son zamanlarda gerek sosyal medyada gerek çevremde çokça duyduğum bir konuya değineceğim: "güçlü insan". Güçlü insan tanımınız nedir? Güçlü insan olmak neden bu kadar önemli size göre? Kendinizi güçlü görüyor musunuz ya da hissediyor musunuz? Düşüncelerinizi bekliyorum. :)

   Bana göre güçlü insan, kendini bilen insandır. Zayıf yönlerinin farkında olan ve bu zayıf yönlerinin onu güçlendirmesine olanak sağlayan insandır. İyi olduğu, güçlü olduğu yönlerini kuvvetlendiren insandır. Yıkıldığı zaman yaşadıklarından ders alıp daha sağlam bir şekilde ayağa kalkan insandır güçlü insan. Ama insanlar hep zayıf yönlerini iyileştirmeye çalışmaktan, oraya takılmaktan güçlü olduğu yönlerine gereken önemi vermiyor ya da fark edemiyor. Her insanın zayıf olduğu konular vardır ki bu gayet normal bir şey. Çünkü insanız ve bizi biz yapan en önemli şeylerden biri bu zayıf yanlarımız. Ama önemli olan onları nasıl gördüğümüz, nasıl kabullendiğimiz.

   Bazen hayat bize zorlu şartlar sunar. Böyle durumda ya bu şartları kabullenip yenmek için savaş veririz ki bu cesaret gerektirir ya da bu şartları kabullenmeyip bizi yenmesine izin veririz ki bu da korkudur. Güçlü insan içinde o cesareti bulup çıkarandır işte. Örneğin iki çocuk düşünelim, ikisinin de annesi yok. Biri sürekli benim annem yok diye sızlanıp dursun. Diğeri de annem yok ama benim babam var, akrabalarım var, arkadaşlarım var diye düşünsün. İlki bu duruma takılı kaldığı sürece nelere sahip olduğunu göremez ve kendini ileri taşıyamaz. Ama ikinci çocuk kendini bildiği ve zayıf yönünü görüp kabullendiği için ileriye gidebilir çünkü içinde o ışık var daha doğrusu o ışığı görebiliyor. Tabi bu zayıf yönler daha basit şeyler de olabilir, ben biraz uç bir örnek verdim sanırım.

   İşte güçlü olmak bu yüzden önemli, içindeki o ışığı bulabilmek, kendini bilebilmek için. Hepimizin içinde o ışık var, oralarda bir yerde bizi bekliyor. Doğru şekilde, doğru yere bakabilirseniz o ışığı bulabilirsiniz hatta belki de buldunuz. O zaman sizden mutlusu yok işte.

   O ışık sizi hiç bırakmasın. Sevgiyle, mutlulukla ve umutla kalın. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere. Güç içinizde! :) 

7 Eyl 2016

İlk önce düşün!

   Herkese yeniden merhaba! Yine uzun bir süre ortalıkta yoktum. Ama bu sefer geçerli nedenlerim var. Onları anlatmaya başlamadan önce sizler nasılsınız? Umarım yeni başlayan bir mevsimle birlikte kendinizi yenilemiş ve umutlu bir sonbahar bekliyorsunuzdur. Sonbahar her zaman hüzün mevsimi olmak zorunda değil! :)

   Evet yokken neler yaptım, onlardan bahsedeyim birazcık. İlk olarak bildiğiniz üzere tatildeydim. Çok güzel bir tatildi; biraz olaylı, tatsız yanları vardı ama genel olarak çok güzel geçti. Kendime geldim yahu! :) Ne kadar ihtiyacım varmış meğersem tatile. Tatiller ne kadar önemliymiş bunu, bu sene çok iyi anladım. Tatilimin güzel geçme nedeni ise tabi ki DANS! Küçüklüğümden beri hayalim dans etmekti. Üniversiteye geçeyim direkt dansa başlayacağım derdim kendime. 2 yıldır üniversitedeyim ama bir türlü başlama fırsatım olmadı, kısmet bu yazaymış. Bundan sonra bırakmak istemiyorum da bakalım ne olacak.
         


   Tatilden döndükten sonra bir süre işlerim vardı sonra da sağlık sıkıntılarından dolayı yazamadım. Aklımda kaç tane yazı birikti ama bir türlü oturup başlayamadım. Ama şimdi daha iyiyim merak etmeyin. :) Stres, üzüntü çok etkiliyor insanı. Olabildiğince bunlardan uzak durmak lazım da işte o kadar kolay olmuyor o iş.

     Tatille ilgili daha sonra belki daha detaylı bir yazı yazarım. Gerçi şimdi bile baya şey yazdım ama siz sıkılmamışsınızdır benden ya. :) Sizin tatiliniz nasıl geçti, nasıl bir yazı geride bıraktınız? Eğer paylaşmak isterseniz çok mutlu olurum. :)

   Evet gelelim bugünkü konumuza. Bugünkü konumuzu seçme nedenim bu aralar çok sık başıma gelmesi ve cidden benim açımdan büyük sıkıntılar yaratması. Belki sizlerden gelecek önerilerle bunun üstesinden gelirim. :) O yüzden lütfen görüşlerinizi düşüncelerinizi benimle paylaşın. Hepsi çok değerli benim için.

   Konuşmadan önce iki kere düşünür müsünüz yoksa pat diye söyler misiniz her şeyi? Ben ne yazık ki pat diye söyleyenlerdenim. Bazen düşündüğüm, hissettiğim bir şeyi o kadar yanlış bir şekilde dile getiriyorum ki karşımdakini kırıyorum, üzüyorum. Büyük bir sıkıntı yaratıyor bu bende. Beni tanıyan, bilen insanlar buna alışkın oldukları için kötüye yormuyor ama beni yeni tanıyan insanlarda ilişkinin bitmesine kadar varabiliyor olay. Bir örnekle açıklasam daha iyi olur sanırım durumu.
             


   Geçen gün halamlar bize gelmişti. Benim de o gün pek keyfim yoktu, odamdaydım. Telefonda bir arkadaşımla konuşurken halam geldi odaya ve aramızda şöyle bir diyalog geçti:

-Bugün de sohbetine doyum olmuyor. Bir daha hala gel dersin.
-Ben mi çağırdım sizi?
-Aa, öyle mi? Tamam, bir daha gelmeyiz biz de. (Tabi gülerek söylüyor :)
-Ya ben öyle demek istemedim. Bugün ben çağırmadım sizi, babam çağırdı ya ondan dedim öyle yoksa başımın üstünde yeriniz var. 


Bu konuşmanın üstüne telefondaki arkadaşım da "Cansu o öyle mi söylenir. Aklına geleni söyleyen küçük çocuklar gibisin."dedi. Aslında ben öyle düşünmedim ama ağzımdan öyle çıktı, kendimi yanlış ifade ettim. Halam beni tanıdığı için gülerek karşılık verdi, üstünde durmadı. Kötü bir anlamda söylemediğimi biliyordu. Ama benzer bir olay birkaç gün önce de yaşandı. Çok değer verdiğim, benim için önemli olan birine de bu şekilde yaklaştım. Sana kırıldım demek isterken sana güvenmiyorum manasına gelen bir şey söyledim ve onu çok kırdım, üzdüm. O benim bu özelliğimi bilmediği için sonuç benim açımdan felaket oldu. Şu an konuşmuyoruz ve belki de hiç konuşmayacağız. (Umarım bu olmaz.)

   Bir şey söylemeden önce bir kere daha düşünmek önemli ya da aklınızdakileri tam olarak söylemek. Ben sanki karşımdaki aklımı okuyabiliyormuş gibi davrandığım için hep düşüncelerimin yarısını anlatıyorum bu da sorun yaratıyor. Artık bu konuda daha dikkatli olmam gerektiğini fark ettim. Tabi bunu hemen kontrol altına almam çok zor ama başaracağım. Tabi yardımlarınızı bekliyorum. :)

   Siz nasılsınız bu konuda? Benim gibi pat diye söyleyenler bu özelliğiniz sizde de sıkıntılar yaratıyor mu? Ya da eskiden böyle olup bunu aşanlar veya hep söylediklerini iki kere düşünenler bize yol gösterir misiniz?

   Şimdilik benden bu kadar! Kendinize çok cici bakın. Kötülükler, üzüntüler sizden uzak kalsın. Mutluluk, sevgi, umut hep sizinle olsun. Hoşça kalın! :)