12 Tem 2016

İlk mim, ilk heyecan

   Herkese kocaman bir merhaba! Sevgili Aytül Örcün'ün mim davetini bir türlü yazamadım. Yaşanan kötü olaylar, bayram derken kaynadı. Artık yazmanın zamanı geldi.

   Yazıma başlamadan önce küçücük bir şey söylemek istiyorum. Son zamanlarda içinde bulunduğum karamsar ruh halinden yavaş yavaş kurtuluyorum. Hatta son zamanlarda çok iyiyim! Aklımda da yazmak için bir sürü güzel konu var! Ama öncelik tabi ki mim! Hadi o zaman başlayalım! :)

   Her çocuğun masal ve hikaye anlatıcısı vardır elbet. Hatta bazı şanslı çocukların birden fazladır bu anlatıcılar. Babaannem ve dedemle aynı evde büyüdüğüm için sürekli onların anlattığı hikayelerle büyüdüm. Giderdim yanlarına, anlatın derdim. Şu şu nasıl oldu, şu zamanlar nasıldı diye. Belki bu yüzdendir eskileri sevmem. Kim bilir.

   Gündüz yaşanmış hikayeleri dinleyen küçük Cansu, uykusu gelince babası tarafından uykuya yatırılırdı. Babası yatağın ucuna oturur, masal anlatırdı. Ama hiçbir zaman anlattığı masallar birbirini tutmazdı. Hatta klasik masallardan olan "Kırmızı Başlıklı Kız", "Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler" gibi masallar hiçbir zaman olduğu gibi anlatılmazdı. Her gün farklı bir versiyonunu dinlerdim. Babam uydururdu bir şeyler. Ama uydurmasını da ben isterdim. "Baba, bana uydurduğun bir masal anlatsana." Daha o yaşlardan bile belliymiş yaratıcılığa ne kadar önem verdiğim.

   Okuma yazma öğrendiğim ilk zamanlar, okumayı hiç sevmezdim. Sadece masalları okumayı çok severdim. Bir sürü masal okumuşumdur ama en sevdiğim "Güzel ve Çirkin"dir. Güzel'in gül bahçesinden bir türlü gül seçemeyip en sonda solmuş bir gül getirmesi beni her zaman düşündürmüş ve etkilemiştir. Belki de insanları çok fazla yargılamama özelliğim, empati yapabilme yeteneğim buradan gelmiştir, kim bilir.
          


   Etkilendiğim bir başka karakter ise Pollyanna'dır. En kötü zamanlarımda bile çoğunlukla iyimser kalabilmeyi, gülebilmeyi başarabilmişimdir. (İstisnalar tabi ki kaideyi bozmaz. :) Gözlerimin içine kadar güldüğüm söylenir hep. Hatta gözlerindeki gülümseme hiç solmasın derler bana. Ama bilmezler ki o gülüşler ne acı saklıyor gerisinde. Bilmesinler de zaten bana kalsın. :)
            


   Bu iki karakter bana her zaman şunu öğretti: "İçinde bulunduğun durum ne olursa olsun yüzündeki gülümseme solmasın çünkü görünen her zaman doğru değildir." Her zaman bunlara uygun davranamasam da bana güçlü olmayı öğrettiler. Her zaman yanımda olan görünmez kahramanlar.
   Son olarak size ninnimden bahsetmek istiyorum. Babam masal anlatmadığı gecelerde bana bu şarkıyı açarmış ve ben de şıp diye uyurmuşum. (Şarkı için tıktık) Normalde en ufak bir sese bile tepki veren, birazcık yüksek seste limon yemişçesine yüzünü buruşturan ben bu şarkıda süt dökmüş kedi gibi oluyormuşum. Şarkının hikmeti işte.

   Siz şarkıyı keyifle dinlerken ben sözlerimi burada noktalıyorum. Çok keyifli bir mim oldu benim için. Umarım siz de okurken keyif almışsınızdır. Şimdilik benden bu kadar. Sevgiyle, mutlulukla, sağlıkla kalın.

(Bu yazıyı okuyan ve bu mimi yapmayan herkesi mim için davet ediyorum.)